Belli bir tesir(kuvvet) altında, taşıyıcı sistem için amaçlanan performansa tasarım felsefesi denir. Amaçlanan performans taşıyıcı sistemin tamamen göçmesi olabilir, amaçlanan performans taşıyıcı sistemde hiç hasar olmaması olabilir, amaçlanan performans onarılacak tarzda hasar gerçekleşmesi olabilir. Bu bağlamda birçok tasarım felsefesi türetilebilir. Amaçlanan performans deprem durumunda ortaya çıkan performanstır (tasarım depremi).
Türkiye’de özel binalar hariç (okul, hastane vb) tasarım felsefesi Kontrollü Hasar (KH) üzerine kurgulanmıştır. Yani verilen tasarım depreminde bina eğilecek, bükülecek belki de onarılmayacak durumda hasarlar gerçekleşecek ama can kaybı hemen hemen hiç olmayacaktır. Ülkemizde tasarıma esas depremde 475 yılda bir gerçekleşen depremdir (aşılma olasılığı %10). Tasarım felsefesini belirlerken güvenlik kadar ekonomi de önemlidir. Sadece güvenliği baz alan tasarım felsefesi akılcı değildir, ayrıca güvenliğin sonuda yoktur. Bina ömürleri de düşünüldüğünde 475 yılda olan büyük bir depremde binada yaşayanların sağ çıkması yeterlidir. Büyük depremin (tasarım depreminin) 475 yılda bir gerçekleşebileceği düşünüldüğünde tasarlanan çoğu binanın büyük depreme(tasarım depremi) rast gelmeyeceği bile söylenebilir. 475 yıllık döngü sonunda (475 yıl ortalama bir değerdir) büyük depreme rast gelen binalarda ise bu felsefeye göre can kaybı olmayacaktır. Bu bağlamda 475 yıllık ortalama döngü düşünüldüğünde yani çoğu binanın büyük depreme bile rast gelmeyeceği düşünüldüğünde tasarımların daha iyi(yüksek) bir performansa göre yapılması (mesela hiç hasar olmama performansı) ekonomiklikten epey uzaktır. Bu bilgiler ışığında Türkiye’de uygulanan tasarım felsefesinin doğru olduğunu ve bu felsefenin devam etmesi gerektiğini söylemek mümkündür.
Akıllara şu soru gelebilir.
Madem tasarım felsefemiz uygun, o halde ülkede olan büyük, *küçük depremlerde neden çok fazla can ve mal kaybına uğruyoruz?
*küçük deprem ifadesi tasarım depreminden ivme bazında daha ufak depremler için kullanılmıştır*
Sorunun cevabı tasarım felsefesinin doğru olmasına rağmen “uygulama(imalat) felsefesi” nin yanlış olmasıdır.
Özetlersek; tasarım felsefemiz doğru uygulama(imalat) felsefemiz yanlıştır.
Tasarlanan projelerin hayata geçmesini kapsayan “uygulama (imalat) felsefesi” ni düzeltmek için zaman zaman gereksiz/anlamsız müdahaleler kanun/yönetmelik yapıcılar tarafından yapılmış olsa da bunların bazılarının sonuç vermediği aşikardır. Mesela minimum betonarme kolon küçük boyutunun 20cm’den önce 25cm’ye sonra 30cm’ye çıkarılması gibi, minimum betonarme kiriş genişliğinin 20cm’den 25cm’ye çıkarılması gibi, minimum beton dayanımının önce 20mPa’ya sonra 25mPa’ya çıkarılması gibi. Bütün bu bahsettiklerim uygulama(imalat) eksikliklerin giderilmesine yönelik, isçilik hatalarının tolere edilmesine yönelik girişimlerdir. Oysa 20cm genişliğinde, 25cm genişliğinde paspayına kadar milimetrik imal edilmiş bir betonarme kolon yeterli bir kolondur ve her kolonun 30cm olması düzenli bir imalatın olduğu yerde gerekmez. Ancak bu yanlış teşhisler ve dolayısıyla bu teşhise göre alınmış bir takım önlemler imalatı düzeltmemiştir.
Türkiye’de olan depremlerdeki hasar tipleri ve can kaybı nedenlerine bakıldığında(betonarme) hemen hepsinde aynı şeyler görülür: Beton dayanım düşüklüğü, etriye eksikliği, 135 derece kıvrımların 90 derece yapılması gibi. Bu ölümcül tespitler her deprem raporunda yer alır ve bu eksikler “uygulama(imalat) felsefesi” yanlışlığını gösterir.
Hâlihazırda yeni yapılan binalarda bile uygulama(imalat) hatalarının devam etmesi ise çok üzücüdür. Bir an önce doğru düzgün denetime dayalı, denetim sonrası yaptırıma/yıkıma dayalı, sıfır toleranslı, inşaat izin/iskan yetkilerinin belediyelerde olmadığı, özerk bir modele geçilerek uygulama(imalat) felsefemiz topyekün yenilenmelidir.
Ahmet ÇELİKKOLLU
İnşaat Mühendisi
ESKİŞEHİR
0545 401 95 15
Sanal Şantiye sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.